Immanuel Kant, Aydınlanma’yı insanın kendi aklını kullanma cesaretini göstermesi olarak tanımlar. Ona göre, insanlar genellikle kendi akıllarını kullanmak yerine başkalarının yönlendirmelerine teslim olurlar. Aydınlanma, bireyin kendi aklıyla düşünmesini, gerçeğin nihai ölçütünü kendi aklında aramasını ve kendi kararlarının sorumluluğunu üstlenmesini gerektirir.
Bu makalede şu temel konuları ele alacağız:
- Aydınlanma Nedir? Kant’ın Sapere Aude Çağrısı
- Nesnellikten Öznelerarasılığa Geçiş: Gerçeklik ve İnsan Zihni
- Kant’a Göre Nesnellik, Öznelerarasılık ve Gerçeklik Algısı
- Gerçeğin İnsan Tarafından Üretilebilirliği ve Zamanın Biçimlendirilmesi
Aydınlanma Nedir? Kant’ın Sapere Aude Çağrısı
Kant’a göre, aydınlanma, insanın kendi suçuyla düştüğü bir “ergin olmama” durumundan kurtulmasıdır. Ergin olmama, bireyin kendi aklını başkalarının rehberliği olmaksızın kullanamaması durumudur.
Kant, insanların kendi akıllarını kullanmama durumunun temelde korku ve tembellikten kaynaklandığını söyler. İnsanlar, başkalarının yönlendirmesi altında olmayı güvenli buldukları için kendi akıllarını kullanma sorumluluğunu üstlenmezler.
Aydınlanmanın sloganı olarak Sapere Aude! (Aklını kullanma cesaretini göster!) ilkesini ortaya koyar.
Bu ilke, şunları içerir:
✔ İnsan kendi aklıyla düşünmelidir.
✔ Gerçeğin nihai ölçütünü dışarıda değil, kendi akıl yürütmesinde aramalıdır.
✔ Sadece bireysel olarak değil, toplumsal olarak da özgür düşünce teşvik edilmelidir.
Kant’a göre, birçok kişi kendisine söylenene veya kitaplarda yazana sorgulamadan inanır. Oysa kendi aklımızla hareket etmek, hem özgürlük hem de sorumluluk gerektirir.
Bireyler, yalnızca eylemlerinden değil, aynı zamanda bu eylemlerin doğurduğu sonuçlardan da sorumludur. Toplum, bu sorumluluğu bireyden alamaz.
Nesnellikten Öznelerarasılığa Geçiş: Gerçeklik ve İnsan Zihni
Kant, nesnellik ile öznelerarasılık arasındaki ilişkiyi radikal bir biçimde yeniden tanımlar. Geleneksel felsefede nesnellik, dış dünyanın insandan bağımsız olarak var olması anlamına gelir. Ancak Kant, nesnelliğin bütün insanlar için aynı geçerliliğe sahip olan bir bilgi çerçevesinde ele alınması gerektiğini savunur.
Peki bu ne anlama gelir?
- Nesnel olan, insan zihninden tamamen bağımsız bir gerçeklik değildir.
- Ancak öznel olan da yalnızca bireyin kendi algısıyla sınırlı değildir.
- Nesnellik, herkes için aynı şekilde geçerli olan şeydir.
Burada Kant’ın en büyük devrimi gerçekleşir:
✔ Gerçeklik, bireysel algıya değil, öznelerarasılığa dayanır.
✔ Doğa yasalarının benzerliği, doğanın kendisinden değil, insan zihninin benzerliğinden kaynaklanır.
Bu yüzden Kant’ın nesnellik anlayışı tüm insanlara ortak olan algı ve akıl yürütme biçimleri üzerine kuruludur.
Kant’a Göre Nesnellik, Öznelerarasılık ve Gerçeklik Algısı
Kant’ın nesnellik anlayışı, geleneksel realizmden farklıdır.
- Kendinde Şey (Ding an sich): Nesnelerin bizim algımızdan bağımsız olarak nasıl olduklarıdır. Ancak biz bunları doğrudan bilemeyiz.
- Fenomen (Görünüşler Dünyası): Bizim algıladığımız gerçekliktir. Nesneleri, ancak zihnimizin kategorileri içinde deneyimleyebiliriz.
O halde nesnellik nedir?
Kant’a göre nesnel olan, herkes için aynı şekilde geçerli olan şeydir.
✔ Eğer tüm insanlar bir şeyi aynı şekilde algılıyorsa, o şey nesnel olarak kabul edilebilir.
✔ Çünkü tüm insanlar doğuştan gelen aynı apriori duyusal ve bilişsel çerçeveyle algılarlar.
✔ Gerçeklik, öznenin dışında değil, özneler arasındaki ortak algıda bulunur.
Bu yüzden Kant’ın nesnellik kavramı aslında öznelerarasılığa dayanır.
Bunun anlamı şudur:
✔ Gerçeklik, dış dünyada kendi başına duran bir şey değildir.
✔ Gerçeklik, insan zihninin belirli kalıplar içinde dünyayı algılamasıyla oluşur.
4. Gerçeğin İnsan Tarafından Üretilebilirliği ve Zamanın Biçimlendirilmesi
Eğer gerçeklik, tüm insanlara ortak olan algı ve düşünce yasalarına dayanıyorsa, bu durumda gerçeklik insan tarafından üretilmiş olabilir mi?
Kant’ın epistemolojisi bize şunu gösterir:
✔ Dış dünyayı olduğu gibi bilemeyiz, sadece onun zihnimiz tarafından şekillendirilmiş versiyonunu bilebiliriz.
✔ Eğer gerçeklik bizim algımızın bir sonucuysa, o halde bu gerçekliği yeniden biçimlendirme şansımız vardır.
✔ Bu da, zamanın ve gerçekliğin insan tarafından şekillendirilebileceği anlamına gelir.
Peki bu ne anlama gelir?
Bu, insanların bilgiye ve gerçekliğe dair daha derin anlayışlar geliştirebileceğini ve toplumların ilerleyebileceğini gösterir. Eğer insanlar:
- Özgür düşünmeye cesaret ederse,
- Kendi akıllarını kullanmayı öğrenirse,
- Önyargılardan bağımsız düşünmeyi başarırsa,
gerçeklik anlayışları da dönüşebilir ve biçimlenebilir.
Bu, modern bilim, teknoloji ve felsefe açısından devrim niteliğinde bir anlayıştır.
Sonuç: Kant’ın Aydınlanma Felsefesinin ve Nesnellik Anlayışının Önemi
- Aydınlanma, bireyin kendi aklını kullanarak özgür düşünme cesareti göstermesidir.
- İnsanlar genellikle başkalarının düşüncelerine teslim olur, oysa gerçek aydınlanma, bireyin kendi aklına güvenmesiyle mümkündür.
- Nesnellik, zihnimizden bağımsız bir şey değildir, öznelerarasılığa dayanır.
- Gerçeklik, bireysel algının ötesinde, herkes için geçerli olan deneyimlere dayanır.
- Gerçeklik insan tarafından üretilmiştir ve zamanın biçimlendirilmesi mümkündür.
- Eğer gerçeklik, insan zihninin dünyayı algılama biçiminin bir sonucuysa, o zaman gerçekliği biçimlendirmek de mümkündür.
- Özgür düşünce, bireyin sadece kendisi için değil, toplum için de sorumluluk almasını gerektirir.
- Eğer insanlar gerçekten kendi akıllarını kullanmaya başlarsa, toplumsal dönüşüm mümkün olur.
Böylece Kant, hem epistemolojik hem de etik bir devrim yaparak, bireyin özgürlüğünü ve aklını kullanmasını modern düşüncenin temeli haline getirmiştir.
