Sanatta bakış, yalnızca görme eylemi değil; bir hiyerarşi, bir kontrol ve çoğu zaman bir şiddet biçimidir. Kimin baktığı, kime baktığı, bakışın hangi bağlamda kurulduğu, yalnızca temsili değil; özneyi ve nesneyi de belirler. Sanat tarihi boyunca kadın figürü çoğunlukla erkek bakışıyla, nesneler ise mülkiyet bakışıyla temsil edilmiştir. Ancak modern ve çağdaş sanat, bu kurulu görsel düzeni yıkan, sorgulayan ve tersine çeviren örneklerle doludur.
Bu yazı, sanat tarihinde ve çağdaş temsilde bakışın krizini beş başlık altında inceleyecek: bakışın kurulması, görünürlük ve gözetim, kadın figürünün direnci, göz temasının yitimi, ve temsilin dışına çıkış. Yazıda Manet, Dalí, Matisse, Cindy Sherman, Barbara Kruger gibi isimlerin işleri üzerinden analiz yapılacak.
Bakışın Kurulması: Figüratif Temsilin İktidarı
Sanat tarihinde bakış çoğu zaman merkezî bir perspektife göre kurulmuştur: izleyiciye dönük bir figür, bir arzu nesnesi olarak kompozisyona yerleştirilir. Bu düzen, özellikle Rönesans’tan 19. yüzyıla kadar Batı resminde erkek bakışı etrafında sistematikleşir.
John Berger’in “Ways of Seeing” -Görme Biçimleri -adlı çalışmasında vurguladığı gibi, “Kadınlar resmedilirken izlenmek üzere konumlandırılmıştır. Erkekler ise izleyendir.” Kadın figür, izleyiciye bakan değil; izlenmeye uygun pozda duran bir temsildir.
Bu kurgu, yalnızca estetik değil; toplumsal cinsiyet rollerini de pekiştirir. Figürün bakışı yoksa, sözü de yoktur. Görsel sessizlik, ontolojik sessizlikle eşleşir.
Bakışın Bozulması: Manet ve Dalí ile Krizin Başlangıcı
Edouard Manet’nin “Olympia” (1863) adlı eseri, klasik kadın nü geleneğini bozar. Olympia izleyiciye doğrudan bakar. O artık arzunun pasif nesnesi değil; bakışı geri çeviren bir öznedir. Bu karşı bakış, hem sanat tarihini hem izleyicinin konumunu rahatsız eder.
Benzer bir kırılma, Dalí’nin “Queen Salome” (1937) adlı eserinde yaşanır. Kadın figürü parçalanmıştır, yüzü görünmez, bedeni teşhir edilir. Ancak figür bakmaz, görünmezliğini seçer. Göz yoktur, ama gözetlenme hissi hâlâ vardır. Burada kriz yalnızca bakışın olmaması değil; bakışın kendisinin tehdit olarak algılanmasıdır.
Bakışa Direnen Kadın: Sherman ve Kruger
Cindy Sherman, “Untitled Film Stills” serisinde farklı kadın arketiplerini oynar ama her karede bakış bir şekilde kırılır. Kadın figür, kameraya tam bakmaz; döner, kaçırır, boşluğa bakar. Bu görsel sapma, figürün yalnızca bir nesne olmadığını; bir iç dünya taşıdığını gösterir.
Barbara Kruger’ın metinle işlediği imgelerde ise bakış doğrudan politiktir: “Your gaze hits the side of my face” (Senin bakışın yüzümün yan tarafına çarpıyor) ifadesiyle izleyiciye yönelen bakış, tersine çevrilmiş bir şiddeti duyurur. Figür bakmaz; ama metin, gözün etkisini duyumsatır.
Bu örnekler, kadın temsiline dair kurulan bakış sisteminin yalnızca bozulmadığını; dönüştüğünü ve direnişe açıldığını gösterir.
Göz Temasının Yitimi: Matisse ve İçe Dönük Figür
Matisse’in “Şemsiyeli Okuyan Kadın” (Reading Woman with Parasol) adlı eserinde figür izleyiciyle göz teması kurmaz. Gözler kitaba, pencereden dışarıya ya da kendi içine yönelmiştir. Bu, bir kaçış değil; görsel egemenlik alanından çekilme hâlidir.

Kadın figür artık yalnızca izlenen değil; bakışı kıran, dile gelen ve temsil düzenini sorgulayan bir özneye dönüşür.
Kaynak: https://commons.wikimedia.org/
Burada bakış yoktur ama pasiflik de yoktur. Kadın figür kendi zamanına, kendi alanına kapanmıştır. Bu sessizlik, figürün bir şey söylememesi değil; bizim artık ona bir şey söyleyemememiz anlamına gelir.
Bu görsel pozisyon, klasik temsili kırar: temsil artık göstermez; var olur.
Temsilin Dışına Çıkış: Görselliğin Ötesinde Bakış
Contemporary sanat, bakışı sadece figür ve izleyici arasında değil; gözetim, medya, ekran, algoritma gibi yapılarla ilişkilendirir. Trevor Paglen’in “Surveillance Landscapes” dizisi, bakışın artık insani değil; makinesel bir forma geçtiğini gösterir. Artık gözetleyen bir göz değil; kaydeden bir sistem vardır.
Bakışın krizi burada temsille sınırlı değildir; görmenin kendisi sorgulanır. Hito Steyerl’in “How Not to Be Seen” adlı videosu, görünmezliğin bir direniş biçimi olduğunu savunur.
Sanat artık bakış üretmez; bakışın üretim koşullarını ifşa eder.
Sonuç: Temsilin Yüzünden Bakışın Boşluğuna
Bakışın krizi, yalnızca görsel bir yıkım değil; etik, politik ve estetik bir yeniden kurulum sürecidir. Sanatta figür artık izlenmeye değil; kendi varlığını korumaya odaklıdır. Bakmak, artık sadece görmek değil; hesap vermek, yönlendirmek, kontrol etmek anlamına gelir.