Karen Barad (d. 1956), fizik, felsefe ve feminist teori alanlarını birleştiren özgün bir düşünürdür. Barad, kuantum fiziğinden yola çıkarak geliştirdiği “agential realism” (etken-gerçekçilik) yaklaşımıyla, madde, bilgi ve özne arasındaki ilişkileri derinden sorgular. Onun felsefesi, klasik ontolojilerin “özne-nesne”, “kültür-doğa”, “dil-madde” gibi ikiliklerini aşmayı amaçlar. En bilinen eseri olan Meeting the Universe Halfway (Evrenle Yarı Yolda Buluşmak, 2007), çağdaş düşünceye yön veren eserler arasında yer alır.
Bu yazıda Karen Barad’ın kuantum ontolojisini, “dolanıklık” ve “diffraksiyon” gibi temel kavramlarını, feminist yeni materyalizme katkılarını, bilim anlayışını ve etik-politik açılımlarını detaylıca inceleyeceğiz. Yazının sonunda Barad’ın çağdaş felsefedeki yerini değerlendirerek, düşüncesinin neden bu kadar radikal ve dönüştürücü olduğunu birlikte göreceğiz.
Barad’ın Bilimsel Temelleri ve Bohr’dan Etkilenmesi
Karen Barad’ın düşüncesinin bilimsel temeli, kuantum fizikçisi Niels Bohr’un yorumlarına dayanır. Bohr’un klasik fizikten ayrılan yaklaşımı, gözlemcinin ölçtüğü nesneye dışsal değil, içsel bir etkisi olduğunu öne sürer. Bu yaklaşım, Barad’ın düşüncesinde köklü bir yere sahiptir çünkü onun için gözlem, gözlemlenen şeyin kendisini değiştirir.
Barad, Bohr’un kuantum kuramındaki bu içsel etkileşimi, felsefi bir temel haline getirir ve şöyle der: “Gerçeklik, gözlemciden bağımsız bir dış dünya değildir; gözlem, gerçekliğin bir parçasıdır.” Bu, klasik pozitivist bilim anlayışına bir meydan okumadır.
Bu noktada Barad, bilim ve felsefeyi ayırmak yerine birbirini etkileyen alanlar olarak düşünür. Bilimsel deney, sadece nesnel bir ölçüm değil, aynı zamanda anlam üreten bir eylemdir. Bu nedenle fiziksel süreçler aynı zamanda ontolojik ve epistemolojik süreçlerdir.
Agential Realism (Etken-Gerçekçilik): Gerçeklik Etkili İlişkidir
Barad’ın temel kavramı olan agential realism, gerçekliğin “hazırda var olan nesneler” üzerinden değil, ilişkisel oluşlar üzerinden anlaşıldığını savunur. Burada “etkenlik” (agency), sadece insanlara özgü bir nitelik değil, tüm maddesel varlıkların ortak özelliğidir. Bir taş, bir molekül, bir cihaz ya da bir hücre — hepsi etki eder ve etkilenir.
Etken-gerçekçilik şu önermelere dayanır:
– Varlık, ilişkiden önce gelmez; ilişki varlığı üretir.
– Gerçeklik, bağımsız nesnelerden değil, oluşsal kesişimlerden meydana gelir.
– Bilgi, dışarıdan bir gözlem değil, içeriden katılımın sonucudur.
Bu düşünce, özne-nesne ayrımını ortadan kaldırır. Barad’a göre araştırmacı, araştırdığı şeyin dışına konumlanamaz. Bilim, yalnızca dış dünyanın temsili değil; varlığın birlikte inşa edilme sürecidir.
Dolanıklık (Entanglement): Ayrılık Yok, Yalnızca Kesişimler
Kuantum fiziğinin temel kavramlarından biri olan dolanıklık (entanglement), iki parçacığın birbirinden uzakta olsalar bile birbirlerini etkilemesi durumudur. Barad bu fiziksel gerçekliği ontolojik düzeye taşır:
Her varlık, diğeriyle dolanıktır.
Sabit, bağımsız varlıklar yerine kesişen etkiler ağı vardır.
Benlik, çevre, madde birbirinden ayrı değil; iç içe geçmiş yapıdadır.
Dolanıklık, etik bir çağrıdır da aynı zamanda: Birbirimize ve çevremize karşı sorumluyuz, çünkü hepimiz bir dolanıklığın parçasıyız. Ayrı ve özerk bir özne yerine, ilişkiler içinde oluşan bir özne düşüncesi ön plana çıkar.
Diffraksiyon: Bilgiyi Yansıtmadan Farkı Takip Etmek
Barad’ın bir diğer önemli kavramı diffraksiyondur. Diffraksiyon, bir dalganın engelle karşılaştığında kırılması, yayılması ve farklı yollarla ilerlemesi anlamına gelir. Barad bunu, düşünsel süreçler için bir metafor olarak kullanır:
– Diffraksiyon, fark yaratmayı temel alır.
– Bilgiyi aynalamaz; farklılıkların izini sürer.
– Yeni bağlantılar, çatışmalar ve etkileşimler üzerinden anlam üretir.
Diffraksiyonel düşünme, klasik nedensellikten uzaklaşarak çok yönlü, karmaşık, ilişki odaklı bir düşünme biçimini önerir. Bu, Barad’ın feminist epistemolojisini de şekillendirir: Bilgi, tekil bir bakış açısından değil; çakışan perspektiflerin kesişiminden doğar.
Feminist Yeni Materyalizm: Dilin ve Maddenin Eşitliği
Barad’ın feminist yeni materyalizme katkısı, dili merkez alan postyapısalcı feminizmle maddeyi yeniden ilişkilendirmesidir. Ona göre:
– Madde pasif değil; anlam üretimine katılan aktif bir etkendir.
– Dil, maddeyle birlikte işler; ikisi arasında hiyerarşi yoktur.
– Bedenler sadece temsil edilmez; anlamın ve etkenliğin parçasıdır.
Bu yaklaşım, Judith Butler gibi düşünürlerin “bedensel performativite” kavramını genişletir ve onu maddesel etkileşimlerin içine yerleştirir. Barad’ın teorisinde beden, yalnızca kültürel değil, aynı zamanda ontolojik olarak üretilen bir varlıktır.
Etik ve Politika: Dolanıklık Olarak Sorumluluk
Barad’ın düşüncesi, yalnızca teorik bir sistem sunmakla kalmaz, aynı zamanda etik ve politik bir çağrı da içerir. Etik, onun için:
– Bir ahlak kurallar bütünü değil; dolanıklığın tanınmasıdır.
– Tüm ilişkilerin içinde etkenlik paylaşıldığı için, her etkileşim sorumluluk doğurur.
– Etik, özneye değil; ilişkilere ve koşullara yerleşiktir.
Bu bağlamda çevresel felaketler, toplumsal eşitsizlikler, bilimsel müdahaleler sadece teknik değil, varlıkla ilgili etik sorunlar haline gelir. Barad, maddeyle düşünmenin yalnızca ontolojik değil; aynı zamanda ahlaki bir zorunluluk olduğunu söyler.
Yazın Tarzı ve Akademik Etkisi
Karen Barad’ın yazım dili, akademik olduğu kadar şiirsel ve yoğun bir yapıya sahiptir. Metinleri:
Teorik, bilimsel ve felsefi dilleri birleştirir.
Okuru düşünsel dolanıklığa davet eder.
Kavramlar arasındaki geçişleri farklı disiplinlerle ilişkilendirerek kurar.
Barad’ın çalışmaları, özellikle feminizm, queer kuramı, çevre felsefesi ve bilim teknoloji çalışmaları alanlarında etkili ve dönüştürücü bulunur.
Sonuç: Maddeyle, İç İçe, Sorumluca Düşünmek
Karen Barad, felsefenin doğaya, bilime ve maddeye yeniden yönelmesi gerektiğini savunan çağdaş bir düşünürdür. Onun etken-gerçekçiliği, hem fiziksel hem etik bir temel üzerinde yükselir. Dolanıklık, diffraksiyon ve agential realism gibi kavramlarla, klasik ontolojinin sınırlarını aşar.
