Felsefe, insanın kendisini, dünyayı ve bilgiyi anlama çabasının sistematik bir ifadesidir. Ancak bu çabanın hangi yöntemlerle sürdürüldüğü sorusu, felsefenin temel tartışmalarından biridir. Felsefe yaparken akıl yürütmenin hangi türüne başvurulduğu—yani tümdengelim (dedüksiyon) mi, tümevarım (endüksiyon) mu kullanıldığı—bu disiplinin yöntemsel doğasını belirlemek açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu yazıda, bu iki akıl yürütme biçimi detaylı biçimde tanıtılacak, felsefede nasıl ve ne ölçüde kullanıldıkları ele alınacak ve örnekler üzerinden tartışılacaktır. Ayrıca felsefenin bir bilim olup olmadığı ve bu bağlamda bilimsel yöntemlerle arasındaki farklar da açıklığa kavuşturulacaktır.
Tümdengelim (Dedüksiyon) Nedir?
Tümdengelim, genel bir ilke ya da önermeden yola çıkarak, özel bir duruma ilişkin zorunlu bir sonuç çıkarma yöntemidir. Bu yöntemde sonuç, öncüllerden zorunlu olarak çıkar ve öncüller doğruysa sonuç da mutlaka doğrudur.
Klasik Örnek (Aristoteles’in Kıyas Yöntemi):
- Tüm insanlar ölümlüdür.
- Sokrates bir insandır.
- O halde Sokrates ölümlüdür.
Bu yapıya “tasım” (ya da kıyas) denir ve felsefe tarihinde özellikle Aristoteles’ten itibaren mantığın temel taşı olmuştur.
Tümdengelimin Özellikleri:
- Genelden özele gider.
- Önermeler arası mantıksal ilişki zorunludur.
- Biçimsel geçerlilik esastır.
- Deneyimden bağımsız olabilir (a priori bilgiyle ilişkilidir).
Tümevarım (Endüksiyon) Nedir?
Tümevarım, özel durumlardan yola çıkarak genel bir ilkeye ulaşma yöntemidir. Bilimde sıkça kullanılan bu yöntem, belirli gözlemlerden genellemelere varmaya çalışır. Ancak sonuç, öncüllerin toplamına bağlı değildir; yani sonuç, olasılıkla doğrudur ama zorunlu değildir.
Klasik Örnek:
- Gözlediğim tüm kuğular beyazdı.
- O halde kuğular beyazdır.
Bu çıkarım, örneklerin çoğalmasıyla güçlenir ama hiçbir zaman kesin doğruluk garantisi vermez. Çünkü siyah kuğu örneğiyle genelleme çürütülebilir.
Tümevarımın Özellikleri:
- Özelden genele gider.
- Sonuç olasılıklıdır, zorunlu değildir.
- Deneye ve gözleme dayanır (a posteriori bilgiyle ilişkilidir).
- Bilimsel hipotezler tümevarım yoluyla oluşturulur.
Felsefe ve Bilim: Yöntemsel Farklar
Felsefe ile bilim arasında yöntemsel olarak belirgin farklar vardır. Her iki disiplin de bilgi üretmeye çalışır ancak kullandıkları yollar ve doğruluk ölçütleri farklıdır.
Bilim, çoğunlukla tümevarıma ve deneysel doğrulamaya dayanır. Gözlemler ve deneylerle elde edilen verilerden genel yasalar çıkarılmaya çalışılır. Bilgi, sınanabilir ve yanlışlanabilir olmalıdır. Bilimde geçerlik ölçütü, deneysel doğrulamadır.
Felsefe ise genellikle tümdengelimsel ve kavramsal bir çizgide ilerler. Akıl yürütme, kavram çözümlemeleri ve mantıksal tutarlılık üzerine kuruludur. Felsefede bir düşüncenin değeri, deneyle doğruluğundan çok, düşünsel derinliği, çelişkisizlik derecesi ve açıklayıcılığı ile ölçülür.
Yani:
- Bilim, gözlem ve deneye dayanır; geçerlik ölçütü deneysel doğrulamadır.
- Felsefe, akıl ve kavramlara dayanır; geçerlik ölçütü mantıksal tutarlılıktır.
Felsefede Tümdengelim: Kant Örneği
Immanuel Kant, felsefi sistemini tümdengelimsel bir yaklaşımla kuran önemli düşünürlerden biridir. “Saf Aklın Eleştirisi” adlı eserinde Kant, deneyden bağımsız bilgilerin (a priori bilgilerin) mümkün olup olmadığını sorgular.
Örnek:
- Matematik bilgisi deneyden bağımsızdır.
- Matematik bilgisi evrensel ve zorunludur.
- O halde, bazı bilgiler deneyimden önce gelir.
Kant burada, gözlemlerden yola çıkmak yerine, bilginin yapı koşullarını sorgular. Ona göre zaman ve mekân gibi formlar, deneyden önce zihinde zaten mevcuttur. Bu yaklaşım tamamen tümdengelimsel bir düşünce yapısı içerir.
Felsefede Tümevarım: Ahlak ve Toplum Felsefesi
Felsefede tümevarımsal akıl yürütme, özellikle ahlak ve toplum felsefesi alanlarında sıkça karşımıza çıkar. Çünkü bu alanlar insan davranışlarına, toplumsal yapılara ve kültürel normlara dayanır.
Örnek:
- Antik çağda din toplumsal düzenin merkezindeydi.
- Orta Çağ’da da dini yapı toplumun temelini oluşturuyordu.
- Modern dönemde de din toplumsal etkisini sürdürüyor.
- O halde din, toplumlar için temel bir yapı taşıdır.
Bu tarz akıl yürütmeler, felsefede “empirik gözlemlerle desteklenen” düşünceler üretmek için kullanılır. Ancak yine de kesin doğrular değil, eğilimler ve olasılıklar ifade eder.
Abduksiyon: Felsefede Üçüncü Yol
Abduksiyon, özel bir olaydan yola çıkarak onu açıklayan en iyi genel ilkeyi varsayma yöntemidir. “En iyi açıklamayı seçme” mantığıyla işler. Felsefede özellikle metafizik, ahlak felsefesi ve tanrı tartışmalarında sıkça kullanılır.
Örnek:
- Evrenin düzenli bir yapısı vardır.
- Bu düzen, bilinçli bir ilkeye işaret ediyor olabilir.
- O halde, evrenin ardında bir düzenleyici akıl olabilir.
Bu argüman mantıksal olarak zorunlu değildir, ama belirli bir açıklama ihtiyacına cevap vermek için geliştirilmiştir.
Felsefede Akıl Yürütme Pratikleri: Hangi Tür Nerede Kullanılır?
Felsefe tek bir yöntemle çalışan bir disiplin değildir. Aksine, farklı alanlarında farklı türde akıl yürütme biçimlerine başvurur:
- Ontoloji (varlık felsefesi): Genellikle tümdengelimsel akıl yürütme kullanır.
- Etik: Hem tümevarımsal gözlemlere hem de abduktif çıkarımlara dayanır.
- Epistemoloji (bilgi felsefesi): Tümdengelimsel analizler baskındır.
- Siyaset felsefesi: Tümevarımsal tarihsel ve toplumsal örneklerden faydalanır.
- Mantık: Temel olarak tümdengelimle çalışır.
Bu dağılım, felsefenin hem sistem kurma hem de yaşam deneyimini yorumlama yönlerinin olduğunu gösterir.
Felsefe Bilim Değilse, Ne Yapar?
Felsefe, bilim gibi deneysel veriler üretmez. Ancak bilimsel bilginin temellerini, sınırlarını ve anlamını sorgular. Aynı zamanda ahlaki, estetik ve metafizik sorunlara yanıt arar. Bu açıdan felsefe:
- Bilimi eleştirir ve anlamlandırır.
- Kavramları analiz eder.
- Varsayımları açığa çıkarır.
- Yaşamı bütünsel olarak sorgular.
Felsefe, “ne biliyoruz?”, “nasıl yaşamalıyız?”, “ne güzel?”, “gerçek nedir?” gibi sorularla uğraşır. Bu sorular, bilimsel deneyle değil, düşünsel sorgulamayla yanıtlanır.
Uygulamalı Karşılaştırma: Kant ve Hume
David Hume, felsefede tümevarımı esas alan bir filozoftur. Ona göre, tüm bilgiler deneyimden gelir ve doğrudan gözlemlerle desteklenmelidir. Nedensellik gibi kavramlar bile ancak alışkanlık yoluyla kabul edilir.
Kant, Hume’un bu tümevarımsal yaklaşımına itiraz eder. Deneyimden önce gelen kategoriler olduğunu, zihnin yapısının bilgiyi biçimlendirdiğini savunur. Böylece tümdengelimsel bir sistem kurar.
Bu karşıtlık şunu gösterir:
- Felsefe, birden çok akıl yürütme biçimini barındırır.
- Hangi yöntemin geçerli olduğu, ele alınan probleme ve felsefi bağlama göre değişir.
Sonuç
Felsefe düşünceye, kavrama ve sorgulamaya dayanır. Bu sorgulama sürecinde tümdengelim, tümevarım ve abduksiyon gibi farklı akıl yürütme biçimleri işlevseldir. Felsefenin bilimden ayrıldığı yer de buradadır: O, deneyle değil, aklın kendisiyle, kavramlarla ve varsayımlarla ilgilenir.
Tümdengelim, felsefenin sistem kurucu yönünü; tümevarım, insan deneyimini ve tarihsel verileri anlamlandırma çabasını; abduksiyon ise bilinemez olanı anlamlı kılma ihtiyacını temsil eder. Bu yönüyle felsefe, salt akıl yürütme değil, yaşama düşünsel olarak katılma biçimidir.
