Kavramları Yerine Koymak
Felsefede tartışma, önce hangi kavramlardan söz ettiğimizi açıklığa kavuşturmayı gerektirir. Aristoteles’in mantık geleneği bu nedenle tanımı merkeze yerleştirir: Tanım (horismos), bir şeyin özünün sözle ifadesidir. Özü söylemenin yolu da bellidir: cins içinde konumlandırmak ve ayırt edici fark ile sınırlamak. Bu basit görünen jestin arkasında, bütün kavramları mertebeli bir düzende örgütleyen büyük bir mimari yatar. İşte bu mimari, Aristoteles’in Kategoriler öğretisi ve onu izleyerek Porphyrios’un Isagoge’sinde çizdiği ağaç modeli ile klasik biçimini bulur.
Aşağıdaki metin, bu iki omurgayı —kategoriler ve ağaç— tanım kuramı etrafında birleştirerek açıklar: önce “hakkında ne söylenebilir?” sorusuna cevap veren kategoriler, sonra “nasıl sınıflandırılmalı?”yı gösteren cins–tür–fark mantığı ve Porphyrios’un beş terimi, ardından hepsinin görselleştiği Porphyrios Ağacı. Son kısımda, bu geleneğin Ortaçağ ve İslam düşüncesindeki etkisini, universalia (tümeller) tartışmasını ve modern ontoloji çalışmalarına kadar uzanan hatlarını kısaca tartışacağım.
Aristoteles’in Kategorileri: “Bir şey hakkında ne söylenir?”
Aristoteles’e göre bir varlık hakkında söylenebilecekler, on başlıkta toplanır. Bu kategoriler, yalnız dilin grameri değil, düşünmenin en genel yüklemleridir:
- Cevher (ousia): Kendi başına var olan (insan, at, ağaç).
- Nicelik (poson): Ne kadar/kaç? (iki metre, üç kişi).
- Nitelik (poion): Nasıl? (beyaz, cesur, kırılgan).
- İlişki (pros ti): Başkasına göre (baba, iki katı, komşu).
- Yer (pou): Nerede? (Atina’da, evde).
- Zaman (pote): Ne zaman? (dün, sabah).
- Durum (keisthai): Nasıl duruyor? (oturuyor, uzanıyor).
- Sahip olma (echein): Neye sahip? (kılıçlı, zırhlı).
- Etki (poiein): Ne yapıyor? (kesiyor, ısıtıyor).
- Edilgi (paschein): Ne oluyor? (kesiliyor, ısınıyor).
Mantık açısından en kritik olan cevherdir; çünkü öteki tüm kategoriler cevhere yüklenir. “İnsan beyazdır” dediğimizde “beyazlık” kendi başına değil, ancak “insan”a yüklenmiş olarak anlamlıdır. Bu nokta, birazdan göreceğimiz cins–tür örgüsünün, yani tanım mimarisinin zeminini oluşturur: önce özne olan bir cevher varsayılır; sonra ona hangi niteliklerin, niceliklerin, ilişkilerin yükleneceği belirir.
Tanımın Mantığı: Tür = Cins + Fark
Aristoteles’te iyi tanım, iki öğenin birleşmesidir:
- Cins (genus): Tanımlanan varlığın ait olduğu daha genel sınıf.
- Ayırt edici fark (differentia): Onu aynı cinsin kardeş türlerinden ayıran özsel özellik.
Formül kısaca şöyledir: Tür = Cins + Fark. Birkaç klasik örnek:
- İnsan = hayvan (cins) + akıl sahibi (fark).
- Üçgen = çokgen (cins) + üç kenar (fark).
- Dikdörtgen = dörtgen (cins) + tüm iç açıları 90° (fark).
- Kare = dörtgen (cins) + eşkenar ve tüm iç açıları 90° (iki farkın bileşkesi).
Bu örneklerde “hayvan”, “çokgen”, “dörtgen” üst kategori olarak konum sağlar; “akıl”, “üç kenar”, “tüm açılar dik” gibi farklar ise kavramı sınırlandırır. Sonuçta tanım, hem yerleştirir hem ayırır: yerleştirme cins, ayırma farktır.
Had ve rasm: özsel tanım ile betimleme ayrımı
Gelenek bu ayrımı keskinleştirir. Had, cins + fark ile verilen özsel tanımdır. Rasm ise kavramın çevresinde bulunan, özden gelmeyen niteliklerle yapılan betimlemedir.
“İnsan = iki ayaklı hayvan” bir rasmdir; çünkü iki ayaklılığını kaybetse de insan, insan olmaya devam eder. “İnsan = akıllı hayvan” ise had’dır; akıl olmaksızın “insan” tanımı düşer.
Genişlik–içerik ilişkisi
Tanım mantığı, kavramların iki yönlü bir ilişkisini de görünür kılar: kapsam (genişlik) ve içerik (intension). Yukarı çıktıkça kapsam genişler ama içerik azalır; aşağı indikçe kapsam daralır ama içerik zenginleşir. “Varlık” her şeyi kapsar (en geniş) ama en az şey söyler; “kare” çok az şeyi kapsar, ama içeriği zengindir (eşkenar + dört açı dik).
Porphyrios’un Beş Terimi: Tanımın Dilbilgisi
Aristoteles’in tanım kuramı, Porphyrios’un Isagoge’sinde öğretimsel bir dilbilgisine kavuşur. Klasik gelenek bu beş terimi quinque voces olarak anar:
- Cins (genus): Birçok türü içine alan genel kavram (ör. hayvan).
- Tür (species): Daha genel bir cinsin altındaki özel kavram (ör. insan).
- Ayırıcı fark (differentia): Türü kardeşlerinden ayıran özsel nitelik (ör. akıl).
- Has/özgül nitelik (proprium): Türün zorunlu sonucu ama özü kurmayan özellik (ör. gülmek insana özgüdür).
- Araz (accidens): Tesadüfi özellik (ör. saç rengi, boy, meslek).
Bu ayrım, had/rasm farkını teknikleştirir: had, cins + farkla kurulur; Has/özgül nitelik (proprium) ve araz ise tanımı genişletmez, ancak betimlemeye malzeme sağlar.
Porphyrios Ağacı: Cins–Tür Zincirinin Görselleşmesi
Porphyrios, cins–tür–fark düzenini bir ağaç olarak gösterir. En üstte en genel kavram, aşağıda giderek belirlenen türler vardır. Öğretici bir şema:
- Varlık
- Cansız (madenler)
- Canlı
- Bitkiler (beslenme, büyüme, üreme)
- Hayvanlar (duyum, yer değiştirme)
- Akılsız hayvanlar
- Akıllı hayvanlar → İnsan
Her basamakta yeni bir fark eklenir: “canlılık”, “duyum/hareket”, “akıl” gibi. Böylece tür, cinsin alt kümesi olarak, farkların yığılması ile inşa edilir. Ağaç, Aristoteles’in formülünü somutlaştırır ve “kavramların yerini” görmeyi öğretir.
Önemli uyarı: Doğal türler (özellikle tek tek hayvan veya bitki türleri) için tek bir özsel fark göstermek çoğu zaman güçtür. Bu yüzden klasik mantık didaktiğinde insan ve matematiksel kavramlar (üçgen, kare, asal sayı, çift sayı) örnek türler olarak öne çıkar; çünkü onların farkları daha biçimsel ve zorunlu olarak verilebilir.
Ağaçta Yükselmek ve İnmek: Kapsamın Genelliği, İçeriğin Zenginliği
Ağaç modeli, kapsam–içerik ilişkisini görsel hale getirir. Üstten alta indikçe, kapsam daralır (daha az birey), ama tayin edici özelliklerin sayısı artar. Bu, tanımın iki işlevini dengeler:
- Yerleştirme: Cins, kavramın adresini verir.
- Sınırlama: Fark, kavramın sınırını çizer.
Örneğin “çokgen” cinsi altında “üçgen, dörtgen, beşgen…” türleri; “dörtgen” altında “dikdörtgen, kare, eşkenar dörtgen…” türleri bulunur. “Kare”yi “dörtgen + eşkenar + tüm açılar dik” diye tanımladığınızda, ağaçta aşağıya doğru üç özelliği bir araya getirmiş olursunuz; sonuçta en dar ama en dolu kavrama varırsınız.
Tanımın Sınırları ve Hata Tipleri
Tanım, tartışmayı disipline eder; ama yanlış kurulduğunda bütün akıl yürütme dağılır. Klasik mantık, sık hataları teşhis eder:
- Çok geniş tanım: “Kuş = uçan hayvan.” (Penguen, devekuşu istisna.)
- Çok dar tanım: “İnsan = iki dilli hayvan.” (İki dillilik şart değildir.)
- Döngüsel tanım: “Üçgen = üçgen şeklindeki çokgen.”
- Olumsuz tanım: “İnsan = akılsız olmayan hayvan.” (Ne olduğu yerine olmayana göre tarif.)
- Proprium/ârazı öz yerine koyma: “İnsan = gülen hayvan.” (Gülmek insana özgüdür, ama özü kurmaz.)
- Kategori kayması: Cevher yerine nitelik, nicelik yerine ilişki yüklemek.
Altın ilke: Tanım = cins + fark; fark özsel olmalı; olumlu ve kısa olmalı; mümkünse “tüm ve yalnız” o türe gitmeli (ne dışarıda artıklık bıraksın, ne içeriye yabancı unsur alsın).
Kategorilerden Tanıma, Tanımdan Kıyasa
Aristoteles’in mantık mimarisi üç basamakla işler:
- Kavram tanımlanır (had ile sabitlenir).
- Önerme kurulur (kavramlar olumlu/olumsuz yüklemlerle bağlanır).
- Kıyas yapılır (iki öncül + bir sonuç; geçerli formda).
Bu zincir burhanın (kanıtlayıcı kıyas) yoludur. Kıyasın geçerliliği, öncüllerde kullanılan kavramların netliğine bağlıdır; kavram netliği ise tanımın işidir. Bu yüzden tanım yalnızca giriş egzersizi değil, kanıtın önkoşuludur. Porphyrios Ağacı, bu zinciri pedagojik olarak görünür kılan bir “harita”dır: önce yer, sonra sınır, ardından çıkarım.
Ortaçağ, İslam Düşüncesi ve Universalia Tartışması
Porphyrios’un Isagoge’si, Boethius’un çeviri ve şerhleriyle Latin dünyasında; Farabî, İbn Sînâ, İbn Rüşd üzerinden İslam düşüncesinde mantık eğitiminin birinci basamağı oldu. Öğrenci önce beş terimi, sonra Kategoriler ve Analitikleri öğrenir; cins–tür–fark sözlüğü bütün felsefî araştırmanın ortak dili haline gelirdi.
Bu çizgi, Ortaçağ’ın büyük tartışmasına, tümeller (universalia) sorununa açılır: “İnsanlık” gibi genel kavramlar, gerçekten var olan bir şey midir (realizm)? Yoksa yalnızca ad mıdır (nominalizm)? Yahut yalnızca zihinde mi vardır (konseptüalizm)? Porphyrios Ağacı burada iki role sahiptir: (i) kavramları tartışmanın tek ve ortak dilini verir; (ii) “genelin” ontolojik statüsünü sorgulamanın sahnesini kurar. Aristotelesçi çizgi, genelin tek tek nesnelerde (tözlerde) biçim kazanmış form olarak anlaşılabileceğini savunur; ancak bu yorum, Ortaçağ boyunca türlü ayrışmalara uğrar.
Modern Devamlar: Bilgi Mimarisi, Ontoloji, Yapay Zekâ
Porphyrios’un ağacı tarihsel bir merak değil, modern bilgi mimarisinin de şifresidir. Biyolojide Linnaeus tipi sınıflandırmalar (alem–şube–sınıf–takım–familia–cins–tür), bilgisayar biliminde ontoloji ve anlamsal web şemaları (sınıf/alt sınıf ilişkileri), kurumsal bilgi yönetiminde taksonomiler—hepsi cins–tür mantığına dayanır.
Modern ontoloji dillerinde (ör. OWL/Description Logics) “X ⊑ Y” (X, Y’nin alt sınıfıdır) yazımı, Tür = Cins + Kısıt/Fark şemasının biçimsel karşılığıdır: Kare ⊑ Dörtgen ∧ Eşkenar ∧ Açı=90°. Burada “kısıt” dediğimiz, klasik mantıktaki “fark”ın biçimsel yorumudur. Bu nedenle Porphyrios Ağacı’nı öğrenmek, yalnızca mantık tarihi görmek değil, modern bilgi modellemenin dilini kavramaktır.
Uygulamalı Notlar: Öğretim ve Yazı İçin Küçük Bir Protokol
- Tanım sözcüğü: X, Y cinsinden olup Z farkıyla ayrılan türdür. (kısa form: X = Y + Z)
- Had/rasm ayrımı: Metinde önce had ver; gerekiyorsa rasm ile örnekle.
- Ağaç yerleştirme: Hangi düğümlerden inildiğini belirt (Varlık → Canlı → Hayvan → İnsan).
- Kapsam–içerik cümlesi: Tanımın yukarıdan aşağı neden “zenginleştiğini” açıkla.
- Hata kontrolü: Çok geniş/dar, olumsuz, döngüsel, proprium/âraz karışması.
- Doğal tür uyarısı: Tek özsel fark bulmanın zorluğunu (özellikle biyolojide) not düş; didaktik örnekleri mantık ve geometriden seç.
Sonuç: Tanım Olmadan Bilgi, Ağaç Olmadan Harita Olmaz
Aristoteles’in Kategorileri, “bir şey hakkında ne söylenebilir?” sorusuna verdiği sistematik cevaptır; Porphyrios’un Isagoge’si, “kavramlar nasıl sınıflandırılır?” sorusunu cins–tür–fark mantığıyla görselleştirir. Had ile rasmın ayrımı, proprium ve ârazın sınırları, kapsam–içerik dengesinin anlaşılması ve ağaç modeli, birlikte tanımın disiplinini kurar. Bu disiplin yalnızca mantık derslerinin girişini değil, felsefî muhakemenin tamamını taşır: tanım kavramı sabitler; kavram önerme kurmayı mümkün kılar; önerme kıyasa öncül verir; kıyas burhanı (kanıtlı bilgiyi) doğurur.
Bugün kavramları düzenlerken, bilgi şemaları kurarken, bilimsel/teknik ontolojiler tasarlarken hâlâ aynı çekirdeğe döneriz: Tür = Cins + Fark. Porphyrios’un ağacı bu çekirdeğin haritasıdır; Aristoteles’in kategorileri ise bu haritada konuşmanın grameri. Kısacası: tanım olmadan bilgi olmaz; ağaç olmadan harita olmaz. Bu yüzden bu iki metin —Kategoriler ve Isagoge— yalnız geçmişin mirası değil, düşünmenin bugünkü mimarisidir.